İşçilik Alacaklarında Zamanaşımı Defi

İŞ HUKUKUNDA ZAMANAŞIMI DEFİ
Zamanaşımı süresi kısaca kanunda
belirlenen sürelerin geçmesi hasebiyle borçluya sadece doğmuş ve var olan bir
alacak talebini reddetme hakkı tanıyan bir kavram olarak açıklayabiliriz.
Bilindiği üzere zamanaşımı, def’i niteliğinde olup ancak tarafların ileri
sürmesi ile hâkimce dikkate alınacaktır. Hâkim re ’sen dikkate alamayacaktır.
Öte yandan zamanaşımı def’i ancak ön inceleme duruşmasının sonuna kadar
taraflarca ileri sürülebilecektir.
İş
hukukun da ise alacakların zamanaşımına uğrayıp uğramadığı büyük önem arz
etmektedir. Çünkü işçi zamanaşımına uğrayan alacağı talep edemeyecektir. Bu
bağlam da öncelikle alacağa uygulanacak zamanaşımı süresinin ve zamanaşımını
durduran sürelerin tespit edilmesi, arabuluculuk aşamasının ne kadar sürdüğü
tespiti ve son olarak açılan dava kısmi dava mı belirsiz alacak mı açılıp
açılmadığına bakıp ona göre ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı def’in de
bulunulması gerekecektir.
Yukarıda izah ettiğimiz üzere zamanaşımı def’idir.
Yani ilk itirazlardan değildir. Bu sebeple cevap dilekçesinde öne sürülmesi
gerekmektedir. Yargıtay bu konu da çok net olup cevap dilekçesi süresi
içerisinde zamanaşımı def’i sunulmadığı takdirde dikkate alınmayacağını ancak
karşı tarafın açık kabulü olursa dikkate alınacağını ifade etmektedir. Elbette
karşı taraf aleyhine olan bir durumu kabul etmeyeceğinden muvafakat
göstermeyecektir. Bu sebeple ne kadar önemli olduğu aşikârdır. Fakat davalı
taraf cevap dilekçesi ile zamanaşımı def’inde bulunmayı gözden kaçırdıysa her
şey bitmiş değildir. Yargıtay içtihatlarına göre davalı taraf cevap
dilekçesinin ıslahı sureti ile de zamanaşımı def’inde bulunabilecektir. Söz
gelimi davalı vekili süresinde verdiği cevap dilekçesinde zamanaşımı def’inde
bulunmamış olsun. Bilirkişi raporu alındıktan sonra davalı vekili rapora itiraz
veya ıslah talebi dilekçesi ile cevap dilekçesini ıslah ettiklerini ve
zamanaşımı itirazında bulunduklarını beyan edebilirler. Yani cevap dilekçenizi
ıslah edip gözden kaçırdığınız zamanaşımı def’inde bulunabileceksiniz.
Bununla beraber uygulama da zamanaşımın kesilmesi ve
durması hali vardır. Zamanaşımın kesilmesi demek; o ana kadar işlemiş zamanın
yanması demek yani sıfırlanıyor. Zamanaşımın durması ise; zamanaşımını durduran
sebebin ortadan kalmasıyla sürenin kaldığı kısımdan devam etmesi halidir.
Zamanaşımını
durduran ve kesen birkaç duruma bakacak olursak; arabuluculuk bürosuna
başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede
zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez. Bu sebepledir ki arabuluculuk
aşamasında geçen süreler zamanaşımı süresine eklenerek hesaplama yapılmalıdır.
Haricen ödeme yapılması halinde ise bu ödeme tarihinden itibaren zamanaşımı
kesilecektir. Dikkat edin burada zamanaşımı süresi durmuyor kesiliyor. Yani sıfırlanıyor
demektir. Ayrıca Yargıtay kısmen ifa durumlarında da zamanaşımın kesileceğini
hüküm altına almıştır. Bu durum Türk Borçlar Kanunu madde 154’te düzlenmekte
olup yanı sıra 156. Madde de ise kısmen ifa sebebiyle zamanaşımın kesilmesi
halinde yeni bir süre işlemeye başlayacağını da belirtmiştir.
Bir başka önemli husus ise davanın
hangi nitelikte açılıp açılmadığı hususudur. Bu noktada da eğer dava belirsiz
alacak davası olarak açılmış ise teknik anlamda bir ıslah müessesi
olmayacağından ücret alacaklarında zamanaşımı dava tarihi olarak dikkate alınıp
hesaplama bu yönde yapılmalıdır. Ancak kısmi dava şeklinde açılmış ise ıslah
tarihi nazara alınarak zamanaşımı def’i değerlendirilmelidir. Ve zamanaşımına
uğrayan kısım için dava dilekçesinde belirtilen tutarlar nazara alınmalıdır.
Son olarak davanın alt işveren ve asıl işverene
birlikte açılması veya sadece birine açılması durumunda zamanaşımı def’ini
sadece asıl işveren veya alt işveren ileri sürerse sonuç ne olacaktır. Yargıtay
9. Hukuk Dairesi “asıl işveren alt
işveren arasındaki ilişkide müteselsil sorumluluk kabul görse de aralarındaki
ilişkinin asıl borçlu/ kefil ilişkisine benzediğini bu sebeple alt işveren asıl
borçlu, asıl işveren ve kefil ise alacaklıya karşı garanti yükümlülüğü
altındadır. Bu itibarla asıl işverenin
ileri sürdüğü zamanaşımı def’inden sadece asıl işveren yararlanır. Ancak alt
işverenin ileri sürdüğü zamanaşımı def’i asıl işverene de sirayet eder.” Kısaca bir davada alt işverenin ileri
sürdüğü zamanaşımı def’inden asıl işveren faydalanırken, asıl işverenin ileri
sürdüğü zamanaşımı def’inde, alt işveren zamanaşımı def’ini ileri sürmediği
için asıl işverenin ileri sürdüğü zamanaşımı def’inden faydalanamayacaktır.